Çadırdan çıktı, yüz binlere ulaştı! Yusuf Öğretmen’in tek dileği: ‘Senin gibi olacağız’

Betül Topaklı / Milliyet.com.tr – Yusuf Tümay, 1978 yılında Osmaniye’de doğdu. Aslen Adıyamanlı olan mevsimlik işçi anne-babanın 10 çocuğundan en küçüğü olan Yusuf, ailesiyle birlikte çadırda yaşıyor, tarlalarda yazın yazlık, kışın da kışlık işlerde çalışıyordu. Küçük yaşlarda çalışmaya başlayan Yusuf’un okul hayatı ise diğer çocuklarından oldukça farklıydı. Köyde kurdukları çadıra en yakın hangi okul varsa ona gidiyordu. Yusuf’un kalemi, kitabı, okul çantası olmadığı gibi hiç bayramlığı da olmadı.

Her gün öğlene kadar tarlada çalışıyor ama derslerimi hiç ihmal etmiyordu. Yaşadığı zor şartlara rağmen derslerinde çok başarılıydı. Poşetle okula gidiyordu. Kalemi yoktu, çantası olmadı. Kıyafeti çok azdı. Genelde başkalarının kıyafetini giyiyordu. Bayramlığı hiç olmadı. Komşu çocuklarının kitaplarının üzerindeki yazıları silip ders çalışıyordu. Sınavlara öyle hazırlanıyordu. Çünkü başka seçeneği yoktu. Çok zor bir çocukluk ve eğitim hayatı oldu. Ancak onca olumsuzluğa rağmen okulda derece yapıyordu. Hırslıydı, başarısızlığa tahammülü yoktu.

“Çocukluğum çok güzel geçmedi. Ortaokula ailemden gizli gizli yazıldım. Ailemin maddi durumu iyi olmadığı için beni okutmak istedi. Kimliğimi alıp okul müdürüne gittim. Ortaokulu ve liseyi kendi çabalarımla okudum. Lisede okurken Osmaniye merkezde yaşamaya başladık. Üniversiteye gireceğim yıl dershaneye gitmemin benim için iyi olacağını biliyordum. Dershane üniversiteyi kazanmam da çok etkili olacaktı ama ailemin böyle bir imkânı yoktu. Tabii bu durumu da yine benim halletmem gerekiyordu. Hemen yetkililerle konuştum. Dershanede sabah 08.00’den öğlen 15.00’e kadar eğitim aldım. Karşılığında ise dershane tuvaletlerini temizledim.”

HEP BİR DİLEĞİ VARDI

Yusuf için refaha çıkmanın tek yolu okumaktı. Bu denenle üniversite sınavını kazanması gerekiyordu. Öyle de oldu. Yusuf sınava girdiği ilk yıl üniversiteye girmeyi başardı. Hep öğretmen olmak istiyordu ama özellikle de köy öğretmeni olmanın onun için ayrı bir anlamı vardı. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünü kazandı. Hep bir dileği vardı. Kendi gibi zor şartlarda büyüyen çocuklara yardım etmek istiyordu. Çocuklar zorlanmadan okula gitsinler, okusunlar istiyordu. İşe üniversiteyi bitirir bitirmez ilk ayında atanmasıyla yakın çevresindeki çocuklara yardım etmekle başladı. Yusuf, çok mutluydu. Çünkü kendi gibi zor şartlar altında okumaya çalışanlara ulaşmayı başarmıştı. Diyarbakır, Siirt, Batman, Hakkâri, Van’daki çocuklara yardım elini uzattı. Tabii ki önceliği köydeki çadır kentteki çocuklara verdi.

“Tüm zorluklara rağmen üniversiteyi dereceyle bitirip öğretmen oldum. Amacım bir an önce beni çok zorlayan bu hayattan kurtulmaktı. Üniversiteyi kazandım ancak çalışma hayatım orada da devam etti. Burslar hemen yatmadığı için vakıf ve derneklerde çalıştım. Çocuklara özel ders verdim. Burslarım yatınca yine çalışmaya devam ettim. Hep çalıştım ve kendi paramı kazandım. Üniversiteyi de yaşadığım zor şartlara rağmen bitirdim.”

‘KIZ ÇOCUKLARINA KARŞI ÇOK HASSASIM’ 

Yaklaşık 21 yıldır sivil toplumu örgütleriyle çalışan Yusuf, üç yıl önce kendi derneğini kurdu. Tüm çocuklara yardım eline uzatan Tüm Çocuklar Derneği’nin; dezavantajlı çocukların ihtiyaçlarını karşıladığını söyleyen Yusuf, “Çocuklara; kırtasiye, bot, mont yardımı yapıyoruz. Spor ayakkabı, yaş pasta, oyuncak, şekerleme yani bir çocuğun istediği ne hayali varsa hepsini gerçekleştiriyoruz. Benim hiç doğum günüm kutlanmadığı için her gün çok sayıda çocuğun doğum gününü kutluyorum.Tüm köyler bizim çocuklar hepimizin’ diyerek yola çıktık ve şu ana kadar 100 bin çocuğa ulaştık. Kız çocuklarına karşı çok hassas olduğunu belirten üç çocuk babası Yusuf, 100 çocuğa burs verdiğini söyledi.

ÇADIRDAN 100 BİNLERE ULAŞAN ÖĞRETMEN

Amacının daha çok çocuğa ulaşmak olduğunu söyleyen Yusuf, sözlerine şöyle devam etti: “Bütün çocuklar mutlu olsun istiyorum. Yardım elinin uzattığımız çocuklar yanıma gelip Yusuf Hoca, ‘Biz de senin gibi olacağız’ diyor. Herkes en yakınından başlasa ve bir şeyler yapsa ülkemizin daha güzel ve çocuklarımızın daha mutlu olacağını düşünüyorum. ‘Mutlu çocuk mutlu gelecek’ ve tabii ki mutlu Türkiye demek. Bir öğretmen sadece çarpım tablosundan ibaret değil. Tek başına ayakta durabilmenin, vazgeçmemenin, inatla hayata sarılmanın en iyi örneklerinden biriyim. Çadırdan yüz binlere ulaşan bir öğretmenim.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir